Şehnaz Biçer

1969 yılında İstanbul’da doğdu. Lisans eğitimini Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümünde tamamladı. 1995 yılında yüksek lisans tezini verdi ve 2007 yılında “Timurlu Dönemi Herat Tezhip Ekolü” adlı teziyle Marmara Üniversitesi'nde sanatta yeterlik unvanını aldı. 2010 yılında, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü'nde “Uygur El Yazmalarında Sayfa Düzeni” adlı doktora tezini tamamlayarak Dr. unvanını aldı. 2011-2015 yılları arasında Brandenburgische Akademie Der Wissenschaften ve Museum für Asiatische/Berlin Asya Sanat Müzesi’nde, Turfan Koleksiyonu'nda yer alan Maniheist Uygur el yazmaları üzerinde araştırmalar yaptı. Bu alanda ulusal ve uluslararası tanınan birçok yayına imza attı. Brepols yayınlarından Corpus Fontium Manichaeorum II ve III serilerinde bölüm yazıları bulunmaktadır. 2016-2023 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı desteğiyle gerçekleştirilen İstanbul Mushafı projesinin sanat danışmanlığını üstlendi. On cilt olarak tasarlanan bu eser, her bir cildiyle yüzyıllar boyunca önemli sanat merkezlerinin tezhip, hat ve cilt üsluplarını bir araya getirdi. Sanatçı, 1993 yılında Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümünde başladığı akademik kariyerine, 2020’den bu yana doçent unvanıyla devam etmektedir. Çok sayıda kişisel sergi açan, karma sergilere katılan ve ödüllere layık bulunan sanatçı, doğu mitolojisinde yer alan uzun, güçlü bir gagası ve gagasında çok sayıda delik bulunan ve bu deliklerden güzel melodiler çıkaran “Kaknüs” kuşu temasıyla eserler üretti. Sanatçı geçmişin derin izlerini ve kendi kültürüne ait köklü sanatı, küllerinden yeniden doğan Kaknüs kuşu gibi günümüz çağdaş dünyasında yeni yorumlarla var etmeyi hedeflemektedir.

GELENEĞİN SÖZÜ, GELECEĞİN İZLERİ

Geleneksel sanatları çağdaş sanatla birleştirme arzusu, geleceğin geleneğinin temellerini atmada bir platformdur. Bu sanatsal arayış, insanlığın devam eden yolculuğuyla rezonans yapar ve sanat evriminde her aşamanın keşfedilmemiş ufuklarını sürekli olarak keşfetmenin heyecanını sağlar.

Bu heyecan coğrafi ve kültürel sınırları aşarak sanatsal ifadenin evrensel derinliğiyle buluşur. Her fırça darbesi geleneğinin izlerini taşırken, insan ruhunun derinliklerine dalmayı, varoluşun sınırlarını keşfetmeyi ve eserle izleyici arasında zamansız bir diyaloğa davet eder. Bu sergi geçmişle şimdiyi ve gelenekle modernite arasında bir buluşma davetidir. Bu etkileşimlerden yayılan enerji, toplumun yüzyıllardır var olan geçmiş kültürünün dönüştürücü gücünü gösterir.

Her eser; sonsuz bir keşif yolculuğunun aşamasıdır. Kendini ve kutsal olanı keşfetme yolculuğunda izleyiciyi zamanın ötesine yöneltmek istemiştir. Sergi, zamanı ve mekanı aşarak, sanatsal ifadenin kalbindeki ebedi rönesans sürecini yakalayarak, geçmiş geleneklerin güzelliğini ve derinliğini koruyarak yeni sanatsal ufuklara ışık tutanmıtutmayı hedeflemektedir.